banner3

19 Nisan 2024 Cuma

Veyis Güngör'den yeni bir kitap: Avrupa Türkleri Üzerine Düşünceler.

'DAEŞ Türkiye için en büyük tehdittir''

Die Welt'e konuşan Başbakan Yardımcısı Şimşek: "Sultanahmet'teki terör saldırısının asıl hedefi Türkiye ve Türk ekonomisidir"

16 Ocak 2016 Cumartesi 16:37
'DAEŞ Türkiye için en büyük tehdittir''

Berlin - Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Sultanahmet'teki terör saldırısının asıl hedefinin Türkiye ve Türk ekonomisi olduğunu belirtti.

Şimşek, Almanya'da Die Welt gazetesine verdiği demeçte, daha önce Ankara'da da bir DAEŞ üyesinin Türkiye'ye saldırdığını anımsatarak "Şimdi yeniden bir saldırı olmasının sebebi, Türk Ordusu'nun Suriye’de DAEŞ’e karşı mücadelesinin artmasında yatıyor. Saldırının asıl hedefi Türkiye ve Türk ekonomisidir" dedi.

Terör saldırısının doğrudan Almanlara yönelik olduğuna ilişkin ipucu bulunmadığını belirten Şimşek, saldırıda hayatını kaybedenlerin Alman turist grubundan olduğunu ancak yaralılar arasında başka milletlerden de kişilerin bulunduğuna işaret etti.

Şimşek, saldırganın kimliğinin kısa sürede ortaya çıkarılmasına ilişkin bir soruya "Güvenlik kameralarından dolayı hızlı bir şekilde bilgimiz oldu. Tüm büyükşehirlerde kameralar yerleştirilmiş durumda. Ayrıca, bize gelen tüm Suriyeli sığınmacıların fotoğrafları, bilgi bankamızda var" cevabını verdi.

Bazı Suriyelilerin yasadışı Türkiye'ye geçtiği ve kayıt yaptırmadığı yönündeki bir soru üzerine Şimşek, savaş başladığında Suriye rejiminin varil bombalarıyla sivil halka karşı vahşi saldırılar yaptığına işaret etti. Şimşek, o dönemde bu gibi sınır geçişlerinin yaşanmış olabileceğini ancak daha sonra Türkiye'nin güvenilir kayıt sistemini kurduğunu vurguladı.

Türkiye'deki sığınmacı sayısının 2 milyon 411 bin olduğuna dikkati çeken Şimşek, en büyük göç dalgasının DAEŞ Kobani'yi kuşattığında yaşandığını ve 198 bin kişinin Türkiye'ye geldiğini aktardı. Şimşek, orada bile tüm gelenlerin kimlik bilgileri, fotoğrafları, parmak izleri ve DNA örneklerinin başarıyla alındığına dikkati çekti.

DAEŞ'in Türkiye için için en büyük tehdit olduğunu kaydeden Şimşek, ''Diğer ülkeler, kilometrelerce Suriye'den uzakta. Biz, doğrudan bölgede yaşıyoruz ve bize sürekli bir saldırı tehlikesi var. Daha geçen hafta Ankara'da aynı şekilde intihar saldırısı gerçekleştirmek isteyen iki terörist yakalandı. Hiç kimse biz bir şey yapmıyoruz diye iddia edemez" dedi.

"6 yaşıma kadar tek kelime Türkçe konuşmuyordum"

Kürt gruplarla neden mücadele edildiği yönündeki soruya karşılık da Şimşek, şunları söyledi:

"Biz, genel olarak Kürt gruplara karşı mücadele etmiyoruz. Ben, kendim Kürt'üm. 6 yaşıma kadar tek kelime Türkçe konuşmuyordum. Sadece Kürtçe biliyordum. Ebeveynlerim, okuma yazma bilmiyordu. Çiftçi ve dindarlardı. Biz, bugün ABD ve AB tarafından terör örgütü olarak görülen PKK'ya karşı mücadele ediyoruz ancak Kuzey Irak'taki özerk Kürt bölgesine ilk desteği de biz verdik. Almanya, silah ve eğitimci göndermeden çok daha önce biz Peşmergeleri DAEŞ'e karşı mücadele için donattık ve eğittik. Suriyeli Kürtlerle hiçbir zaman ihtilafımız olmadı. Onları DAEŞ ile mücadelede de engellemiyoruz. Biz, sadece şehirlerimize bomba koyan PKK ile mücadele ediyoruz."

YPG'ye karşı mücadele edilmediğini ifade eden Şimşek, "Türkiye, YPG veya başka bir grup Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden bir eylem yaptığında, elbette kendini savunacak ve uygun bir şekilde hareket edecek" dedi. 

YPG'nin DAEŞ ile mücadelesinin PKK'nın Türkiye'de gerçekleştirdiği saldırıları meşrulaştırmayacağını vurgulayan Şimşek, "Bir çözüm süreci yürütüldü. Ben, bir Kürt olarak geçmişteki Türkiye'yi biliyorum: Kürtleri reddetme, asimile programı, baskı. Biri bana o dönemde her şeyin AK Parti hükümetiyle değişeceğini söyleseydi inanmazdım. PKK, gerçekten daha fazla vatandaşlık hakları ve demokrasi istiyorsa o zaman silahları bırakırdı ancak maalesef bizimle görüşmeleri daha fazla silahı depolamak için kullandı. Türkler ve Kürtler kardeştir. Tehditlere karşı her zaman birbirimize bağlı olacağız ancak YPG, PKK'nın bir koludur. Orada sorunumuz var” diye konuştu.

"Terörü sadece birlikte yenebiliriz"

Tüm partner ülkeleri DAEŞ'e karşı daha fazla şeyler yapmaya çağıran Şimşek, "Terörü sadece birlikte yenebiliriz. Terör, küresel sonuçları olan bir tehdittir. Aynı 2008 yılında dünya mali krizine yol açan konut krizi gibi doğrudan etkilenmeyen ülkeler için bile. Yakın bir zamana kadar Suriye'deki felakete bir şey yapmadan bakıldı. Bugün, bunun böyle devam etmeyeceği anlayışı var" dedi.

"Suriye'deki terörün sebebi, Suriye rejiminin ortaya çıkardığı kaos ortamıdır"

"Sığınmacı krizinin sona ermesi için Almanya'nın askeri olarak daha etkin olmasına ihtiyaç var mı?" sorusuna Şimşek, şu yanıtı verdi:

"Kesinlikle. Askeri olarak da daha fazla şeyler yapmamız lazım. Suriye'deki terörün sebebi, muhalefeti ve demokratik reformlara izin vermeyen Suriye rejiminin ortaya çıkardığı kaos ortamıdır. Almanya ve diğerleri, sığınmacı krizini sonlandırmak istiyorlarsa Suriye ordusunun varil bombalarını atmasını ve Rusya'nın Suriye muhalefetini bombalamasını sonlandırmaları lazım. Yarın Halep düşerse bu yine milyonlarca sığınmacının göç etmesi demektir. Suriye'deki insanların kendi ülkelerinde korunmaya ihtiyacı var."

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ve ailesinin Suriye halkının en fazla yüzde 20'sini temsil ettiğini vurgulayan Şimşek, 8 milyon kişinin Esed'in ordusundan kaçtığını, 300 bin kişinin hayatını kaybettiğini, en az 1 milyon insanın da yaralandığını aktardı. Şimşek, "Böyle bir kişinin görevde kalması durumda barışın geleceğine kim inanır?" diye sordu.

Sığınmacı akınının azalması için Türkiye’nin çok şey yaptığını ancak partner ülkelerle uyumlu bir stratejiye ihtiyaç duyduğunu belirten Şimşek, bu yüzden yıllarca Suriye üzerinde bir uçuşa yasak bölge ve sığınmacılar için karada güvenli bölge talep ettiklerini anlattı.

Bu öneriye batılı ülkelerden cevap gelmediğini ifade eden Şimşek, "O zamandan beri AB’ye gitmek isteyen 150 bin sığınmacıyı durdurduk. Şimdi sığınmacılara çalışma müsaadesi veriyoruz. Bu da birçok kişiyi Avrupa’ya gitmekten alıkoyacak ancak bu bizim iş piyasamıza yük getireceği anlamına geliyor" dedi.

Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirmek için elinden geleni yaptığının altını çizen Şimşek, şöyle konuştu:

"Ancak sığınmacıların yolculuklarına devam etmelerini tamamıyla durdurmak için bir sistem yok. Bizim 8 bin 300 kilometre uzunluğunda sahilimiz var. Bunun her metresini nasıl kontrol edebilirsiniz? Devlet olma işlevini yerine getiren, partner olan ve birbiriyle anlaşmalarına rağmen ABD'de Meksika sınırında bunu başaramıyor. Buna karşın Suriye’de kaos var ve bizim için muhatap olan bir devlet yok. Sığınmacı dramını bitirmenin en iyi yolu, Suriye'deki barış süreci, Suriye ve Rusya'nın sivil halka yönelik hava saldırılarının sonlandırılması ve bizde iş piyasasına entegrasyonu.”

"Müzakere süreci nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın Türkiye güçlü kalacaktır"

Başbakan Yardımcısı Şimşek, Türk ekonomindeki reformlarla  ilişkin soru üzerine şunları söyledi:

"Bizdeki reformların birçok unsuru var. İlk olarak 25 branşta şirketlerimizin verimliliğini ve rekabet edebilirliğini artırmayı amaçlıyoruz. İkinci unsur ise demokratik standartlara uyumu içeriyor. Buna siyasette etik ilkeler, seçim propagandalarının finansmanının açıklanması ve kamu ihalelerinin saydamlığını ilave edebiliriz. Bunun yanı sıra yatırım ortamını iyileştirmek, iş piyasasını esnek hale getirmek, enerji piyasasında reform yapmak ve eğitim sistemimizi iyileştirmek istiyoruz."

AB ile Gümrük Birliğini genişletmeyi, tarım ürünlerinin, hizmetlerin ve kamu alımlarını vergiden muaf tutulmasını istediklerini ifade eden Şimşek, böylelikle AB-ABD arasındaki görüşmeleri süren Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığına (TTIP) hazırlık yapmayı amaçladıklarını kaydetti.

Şimşek, ayrıca AB ile anlaşmaya varılan vize kolaylığı için gerekli olan koşulları yerine getirmek için ilk önce ayrımcılığa karşı yasaları çıkartmak istediklerini belirtti. 

İş piyasasında kadınlar için fırsatları artırmak istediklerini de söyleyen Şimşek, şunları kaydetti:

"Müzakere süreci nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın Türkiye güçlü kalacaktır. Daha sağlam kurumlar, daha fazla haklar ve üretken şirketlere sahip olacağız. Dün AB üyesi olmayan Norveç Dışişleri Bakanı ile sohbet ettim. Kendisine şunu söyledim: AB'ye girmezsek ve ikinci bir Norveç olursak o zaman da çok şey kazanmış oluruz."


(AA) Erbil Başay

    Yorumlar

HAVA DURUMU
Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
NAMAZ VAKİTLERİ
Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
EN ÇOK OKUNANLAR
BUGÜN
BU HAFTA
BU AY
EN ÇOK YORUMLANANLAR
BUGÜN
BU HAFTA
BU AY
SPOR TOTO SÜPER LİG
Tür seçiniz:
E-GAZETE
ARŞİV
banner4