banner3

19 Nisan 2024 Cuma

Veyis Güngör'den yeni bir kitap: Avrupa Türkleri Üzerine Düşünceler.

Doğa ile bir olmak bir başka güzel

Gazetemiz yazarlarından Yasin Baş Almanya’nın Rheinland-Pfalz ve Saarland Eyaleti ile bu eyaletlere sınır olan Lüksemburg’a gitti ve oradaki izlenimlerini bizlerle paylaştı.

24 Ekim 2016 Pazartesi 12:23
Doğa ile bir olmak bir başka güzel


İntertürk - Köln

Almanya'nın batısında yer alan Rheinland-Pfalz bölgesi Alman odun/kereste ve üzüm üreticiliğinin merkezidir. Ülkenin üzüm ürününün üçte ikisi bu eyalette yetiştirilmektedir. Kuzey Ren Vestfalya’nın Bonn kentintinden Koblenz ve Trier kentine doğru tren ile seyahat etmiş olan herkes tren camından tepeler ve dağlar üzerine yayılan ve Ren ile Mosel nehirleri eşliğinde kilometrelerce uzunluğundaki yemyeşil üzüm bağlarını görebilmektedir.

 

Yasin Baş önce Trier kentini gezdi. Trier aynı zamanda Almanya’nın en eski şehri olma özelliğine de sahip. Üniversite kenti olan Trier, Roma İmparatoru Augustus tarafından MÖ 15 yılında kurulmuştur. Yaklaşık 110.000 nüfuslu şehirin en önemli simgelerinden birisi Roma İmparatorluğu zamanında kentin ana girişi olarak inşa edilen „Porta Nigra” („Kara Kapı”)dır. Kapı adını zamanla kararan taşları nedeninden dolayı almıştır ve 1986’dan itibaren Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)’nun dünya kültür mirasları listesine girmiştir.

 

Trier hem doğası hem de şehirde mevcut kültürel mirası ile insanları kendisine çeken bir küçük şehirdir. Mosel nehri, nehir boyunca oluşturulmuş oturma terasları ve kafelerin, kale ve sarayların yanı sıra etraftaki üzüm bağları ve ormanları ile birçok kütüphaneler, fakülte ve müzeler, opera binası, eski yerleşim yerleri, Roma devrinden kalma mimari eserlerin harabeleri, eski ibadethaneler, ünlü felsefeci, siyaset iktisatçısı ve devrimci Karl Marx’ın evi gibi özellikler Trier’i tam bir kültür kenti yapmaktadır.

 

Kente yaklaşık 15 kilometre yakınlıkta bulunan 16,5 kilometre uzunluğundaki „Morscheider Grenzpfad” yürüyüş parkurunu da dolaşan yazarımız izlenimlerini gazetemizle şöyle paylaştı: ‘’Ormanlık bir alanda bulunan „Morscheider Grenzpfad” Alman Yürüyüş Enstitüsü tarafından ödüllendirilen asfaltsız nadir doğa yollardan biridir. Bu yolda yürümek için Almanya ve çevre ülkelerinden (Fransa, Lüksemburg ve Belçika’dan) insanlar Morscheid köyüne gelmektedir. Dağlar, yaylalar, üzüm bağları, dereler, göller ve ormanlar arasından geçen bu 16,5 kilometrelik yolculuğu 8 saatte yürüdüm. Doğa ile bütünleşme, ormanın içinde nefesini tutarak büsbütün sessizliği hissetme, küçük derelerin büyüleyici sesine kulak verme ve yüzlerce metre yükseklikteki yaylalardan kilometrelerce uzaklıktaki manzaraları seyretme imkanına sahip olurken gün sonunda yorulmuş olmama rağmen bu doğa tecrübesinden oldukça memnun kaldım.’’

 

Trier kentinin Lüksemburg sınırında ve Başkent Lüksemburg şehrine 40 km mesafede bulunması sebebiyle, buraya da bir seyahat düzenleyen Yasin Baş, parlamenter temsili demokrasi ve anayasal krallık sistemi ile yönetilen Lüksemburg Büyük Dükalığı’ndaki izlenimlerini de bizlerle paylaştı.

 

Lüksemburg Avrupa’nın en küçük ülkeleri arasında yer almaktadır. 570.000 nüfusu ile aynı ismi taşıyan başkent Lüksemburg’da yaklaşık 100.000 insan yaşamaktadır.  Lüksemburg’un bir vergi cenneti olduğunu söyleyen Yasin Baş, başkentte bulunan onlarca banka ve finans kurumları ile bunun açıkça göründüğünün altını çizmektedir.  Avrupa Birliği ile ilgili pek çok sayıda kurum, kuruluş ve dairenin genel merkezliğine de ev sahipliği yapan Lüksemburg’da yerli halk grand tuvalet giyimlerinden dolayı göze çarpmaktadır. Alış veriş merkezlerinde ve kafelerde Fransızca ve İngilizce konuşulmaktadır, ancak Almanca bilenlerin sayısı da az değildir. Turist olarak şehri ziyaret eden kişiler takım elbise, kravat, jöleli saçlar ve son derece bakımlı olmadıklarından dolayı hemen anlaşılmaktadır.

 

Şehrin tam merkezinde Büyük Dük’ün (grandük) göz kamaştırıcı sarayı ve kalesi bulunmaktadır. Ülkenin son derece gelişmiş bir ekonomiye sahip olduğu, dış görünümden hariç kişi başına düşen millî gelir ortlamasında IMF ve Dünya Bankası verilerine göre birinci sırada yer aldığından da açıkça anlaşılmaktadır. Lüksemburg plakalı arabaların çoğunun lüks otomobiller olması, dükkanlarda, kafe ve restorandaki fiyatların yüksekliği, kentte bulunan çok sayıda saray, bakanlık, büyükelçilikler Lüksemburg’un olağanüstü bir kent olduğunu hissettirmektedir. Özellikle tarihi yapılardaki semboller ve gücü temsil eden hayvan heykelleri bu kentin paranın merkezi olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Rheinland-Pfalz ile Saarland eyaletleri arasında bulunan ve mutlaka görülmesi gereken bir doğa harikası da Mettlach’ta bulunan ve Saar nehrinin kıvrımlı bir nehir yatağı olan „Saarschleife” dir. Kartpostalları süsleyen bu yaklaşık 10 kilometre uzunluğundaki virajlı nehir yatağı ve onu kapsayan yeşilin sonsuzluğu saatlerce seyretmeye değer bir doğa efsanesidir. İnsana huzur veren bu manzarayı seyretmek için en güzel olanak, 180 metre yüksekliğe sahip Cloef seyir platformu ve onun biraz üzerinde, ormanın içinde bulunan „Cloef-Atrium” isimli bir çalıştay ve konferans merkezi yakınlarında ve daha 23 Temmuz 2016’da açılışı yapılan 1250 metre uzunluğundaki ve 63 metre yükseklikteki „Baumwipfelpfad” ismindeki gözetleme kulesidir. Tamamen ahşaptan inşa edilmiş olan gözetleme kulesi ormandaki ağaçların ve etraftaki dağlık bölge ile temas kurarak, muhteşem bir bakış açısı sunmaktadır. Buradan fotoğraf çekmek olmazsa olmaz bir iştir. Dergilerde, turistik broşürlerde ve kartpostallarda kullanılan birçok resim buradan çekilmektedir.

 

Burada da orman, dere ve kısmen tehlikeli ince yollardan geçen ve Saarschleife’ye inen, indikten sonra da tekrar 272 metre yükseklikteki Cloef Tepesine çıkan dik ve yamaç patika yollar ve uçurumlar içeren „Cloefpfad” yürüyüş parkuru bulunmaktadır. Bu yol da Münster-Tecklenburg bölgesinde ve Ren-Mosel bölgesinde bulunan kaybolma şansı olmayan nadir ödüllü yürüyüş parkurları arasında yerini almaktadır. Yaklaşık 8 kilometrelik „Cloefpfad” yürüyüş parkuru ancak 4 saat içinde katedilebilir.

 

Rahatlama, sağlıklı yaşam ve huzur için bu tür keşif gezileri piknik sepeti ve fotoğraf makinesi ile birlikte, 5 öğün yemekli, 5 yıldızlı otelli, yığınların plajlarda güneşlendiği paket turları ile kıyasla tam bir alternatif tatil yöntemi olarak görülebilir. Şehir kalabalığından, trafik gürültüsü, kalabalık, beton apartmanlar yığınları, günlük stresten kaçamak için sizi rahatlatacak tam bir terapi metodudur. Yazarımız Yasin Baş „Kendinizi yeniden doğmuş gibi hissetmek istiyorsanız doğa ile, toprak ile, su ile, doğal dağ ve taşlar ile, yeşillik ile irtibatınızı kopartmayın” tavsiyesinde bulunmaktadır.

 

Anahtar Kelimeler: Yasin Baş Trier Luxemburg

    Yorumlar

HAVA DURUMU
Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
NAMAZ VAKİTLERİ
Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
EN ÇOK OKUNANLAR
BUGÜN
BU HAFTA
BU AY
EN ÇOK YORUMLANANLAR
BUGÜN
BU HAFTA
BU AY
SPOR TOTO SÜPER LİG
Tür seçiniz:
E-GAZETE
ARŞİV
banner4