banner3

19 Nisan 2024 Cuma

Veyis Güngör'den yeni bir kitap: Avrupa Türkleri Üzerine Düşünceler.

Mesut Yılmaz – Helmut Kohl kavgası

17 Haziran 2017, 13:08
Mesut Yılmaz – Helmut Kohl kavgası
 Son dönemde Türkiye ile Almanya arasında yaşanan çekişmeler ne ilktir ne de son olacaktır. Biraz geriye gidildiğinde bu günkünden daha şiddetli bir çok kriz yaşanıldığı görülecektir. Bunlardan birisi Mesut Yılmaz ile Helmut Kohl arasında yaşanmıştı.

27 Eylül 1998 seçimleri Almanya’nın çekişmeli seçimlerindendi. O güne kadar üst üste dört seçimden (1983, 1987, 1990, 1994) galip çıkmasını bilen Helmut Kohl, bu kez yıldızı yükselmekte olan Sosyal Demokrat Gerhard Schröder karşısında zorlanmaktaydı. Birleşmenin mimarı olarak büyük bir popülariteye ulaşan H. Kohl’ün başı işsizlikle dertteydi ve gelecek hakkında ümitsiz kitlelerde Gerhard Schröder’e doğru bir yöneliş görülmekteydi.

Ekonomik tartışmaların ağır bastığı bu seçimin önemli konularından birisi de Türkiye ve Başbakan Mesut Yılmaz’dı. 1989 yılında Türkiye’nin Birliğe tam üyelik için yaptığı başvuru oy birliği ile reddedilmiş, ancak daha sonraki gelişmeler neticesinde Türkiye 1996 yılında Tansu Çiller hükümeti döneminde imzalanan anlaşma ile Gümrük Birliği’ne girmişti. Bundan cesaretlenen Türkiye, 1997 yılı aralık ayındaki zirveden tam üyelik vizesi alabilme ümidiyle temaslarını hızlandırmıştı. Bu dönemde Başbakanlık makamındaki Mesut Yılmaz, Almanya ile ilişkileri iyi olarak bilinen bir isimdi ve Helmut Kohl ile ayrı bir dostluğu söz konusuydu. Avusturya Lisesi mezunu oluşu nedeniyle politikada ‘Almancı’ olarak nitelendirilmekteydi.

Mesut Yılmaz, Almanlara yakınlığını değerlendirerek önemli bir eşiği aşıp hem Türkiye’yi önemli bir konuma getirmeyi hem de merkez sağdaki rakibi Tansu Çiller’e karşı üstünlük sağlamayı düşünüyordu.

Kendisini basın toplantılarında ‘benden daha güzel Almanca konuşuyor’ diye takdim eden Helmut Kohl’ün samimi davranışlarını Avrupa Birliği kapılarının açılacağına yoran Mesut Yılmaz, 1997 yılı sonunda Luxemburg’daki zirveden Türkiye için müspet bir sonuç çıkmayınca büyük bir hayal kırıklığına uğramış, bu giderek Helmut Kohl’e karşı kızgınlık ve nefrete dönüşmüştü.

1998 yılının ilk aylarında karşılıklı atışmalar açık bir kavgaya dönüşmüştü. Helmut Kohl’ün ‘Türkiye’nin AB’de yeri yok’ sözlerine M. Yılmaz sert tepki göstererek Almanya’yı 1930’lardaki hayat alanı (Lebensraum) politikalarına dönüşle suçladı. Türkiye’yi adaylar listesine almayan AB’nin davranışını ayrımcılık olarak değerlendiren Yılmaz, bunun Almanya’nın gayreti ile gerçekleştiğini ifade ederken, Hitler politikalarına atıf yaparak Kohl’ü eski stratejilere dönüşle itham etti. Avrupa ve Dünya kamuoyunda büyük yankı bulan bu çıkışlar Alman hükümetini tam anlamıyla çılgına çevirdi. Mesut Yılmaz’ın açıklamaları resmi temsilcilerce ‘emsalsiz, kabul edilemez, yersiz, affedilmez’ olarak nitelendirildi, ‘Alman politikasının affedilmez bir şekilde karalanması’ değerlendirilmesi yapıldı.  

Tüm ısrarlara ve arabuluculuk çabalarına rağmen AB’nin Mart ayındaki zirvesine katılmayı reddeden  Mesut Yılmaz nerdeyse Almanya ile tüm ilişkileri dondurmuş, Almanya’nın görüşme, konuşma taleplerini sürekli reddetmişti. Bu arada genel seçimleri Helmut Kohl ile bir hesaplaşma platformuna dönüştürmek isteyen Yılmaz, oy kullanma hakkı bulunan Türklerin tercihlerini Gerhard Schröder’den yana kullanmaları anlamına gelen söylemler dillendirmişti. O tarihte Almanya’da oy kullanma hakkına sahip Türklerin sayısı 150 bin civarında idi ve seçimlere gidilirken önemli gündem maddelerinden birisi de ‘çifte vatandaşlık’ idi.

Schröder, yürürlükteki kanun nedeniyle fiilen önlenemeyen çifte vatandaşlığı iktidara gelince kanuni hale getireceğini vaat ederken, Hıristiyan Demokratlar çifte vatandaşlık hakkının Türklere verilmemesini savunuyor, bununla ilgili olarak bizleri rencide eden imza kampanyaları düzenliyordu. Volker Kauder gibi önemli CDU’lu önemli politikacılar M. Yılmaz’ın bu yöndeki sözlerini Almanya’nın içişlerine müdahele olarak değerlendiriyor ve sırf bu nedenle bile Türklere çifte vatandaşlık hakkı verilmemesi gerektiğini yüksek sesle ifade ediyordu.

Seçimlerden bir müddet önce Türkler tarafından sevilen CDU’lu politikacı Rita Süssmuth ortamı yumuşatmak için Ankara’ya gelmiş, ancak Mesut Yılmaz onunla da görüşmeyi kabul etmeyerek Anadolu’da bir ilçedeki toplantıya gitmeyi tercih etmişti.

Bu havada gidilen seçimlerde oy kullanan Türklerin tercihleri haliyle SPD’den yana olmuş, Sosyal Demokratlar tarihlerindeki en büyük zaferlerinden birisini (% 40,9) alırken, Hıristiyan Demokratlar en büyük yenilgilerden birisini (%35,1) tatmışlardı.

Seçimlerin ardından CDU içerisinde Kohl’ün politik sahneden silinmesini getiren gelişmeler yaşandı. Çok yönlü değişikliklere kapı aralayan seçim sonuçları başlangıçta Türkleri sevindirmiş, ancak sonradan Gerhard Schröder’in çifte vatandaşlık sözünü tutmaması ile yeni bir hayal kırıklığına dönüşmüştü.

    Yorumlar

HAVA DURUMU
Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
NAMAZ VAKİTLERİ
Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
EN ÇOK OKUNANLAR
BUGÜN
BU HAFTA
BU AY
EN ÇOK YORUMLANANLAR
BUGÜN
BU HAFTA
BU AY
SPOR TOTO SÜPER LİG
Tür seçiniz:
E-GAZETE
ARŞİV
banner4