Ağızlarından bal damlayan siyasi partiler sürekli şekilde yurt dışındaki vatandaşların oylarını elde etmek için gayret göstermekte, çaba sarfetmekte, kampanyalar düzenlemekte, para harcamakta ancak onların kendi adayları ile seçime gitmeleri söz konusu edildiğinde yan çizmekte, topu taca atmaktadırlar. Bu meselenin halli için eskiden beri üzerinde konuşulan formüller bulunmasına rağmen duymazdan gelmektedirler. Halbuki bu yollardan ikisi olan yurtdışının Seçim Bölgesi ilan edilmesi veya Türkiye Milletvekilliği formülleri uygulanabilir pratik formüllerdir.
Bu noktada vatandaşlık haklarının, demokratik hakların giderek daha yaygınlaşarak kullanılması gerekirken insanlarımızın tamamen edilgen hale gelmelerinin arkasında yatan sebeplere de eğilmenin gerekli olduğu açıktır. Seçimler, diğer vatandaşlık hakları gibi insanların memleketlerine bağlılıklarını ifade açısından hayati değerdedir. Yaşadığı yabancı ülkelerde kafası ve gönlü anavatanında olan kişilerin ülke ve milletiyle benzer tasa ve ülkülere sahip olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Vatandaşlık haklarının kullanımının ikametle sınırlanamaması artık dünya çapında kabul edilen evrensel bir uygulama haline gelmiştir. Seçme hakkı gibi seçilme hakkı da evrensel bir haktır. Siyasilere düşen görev, bu hakların adil bir şekilde kullanılabilmesinin yolunu bulmak ve önünü açmaktır.
Yurt dışındaki insanlarımızın gerek yaşadıkları ülkelerde gerekse Türkiye nezdinde sahip oldukları hakların son yıllarda şu veya şekilde ellerinden alınmakta olduğu kamuoyunda sürekli tartışılan bir konudur. Halbuki zaman içerisinde elimizdeki hakların daha çoğalması ve problemli alanların giderek yok edilmesi gerekmektedir. Burada önümüze yeteri kadar talep etmeme ve taleplerin takipçisi olmama durumu çıkmaktadır. Hakikaten yurt dışındaki insanlarımızın son yirmi yılda problemlerin dile getirilmesi ve talepler konusunda büyük bir geriye gidişi söz konusudur. Bunun bizce en önemli sebebi siyasetin insanlarımızın üzerinde tesis ettiği ceberrut hakimiyettir.
Önceden uygulanan ve elde edilen haklar konusunda müessir olan problemleri tespit etme, çözüm yolları arama, sorumlu ve yetkililerden çözüm talep etme ve bu konuları şucu bucu ayrımı yapmadan takip etme ve hesap sorma dönemleri ne yazık ki kapanmıştır. Bunun yerini Türkiye’de bağlı olduğumuz siyasi kurumların görüş ve düşüncelerini hiçbir değerlendirmeye ve tenkide tabi tutmadan kabul almıştır. Bunun üzerine bir de insanlarımızın yaşadıkları ülkede başını sıkıntıya sokacak, birlikte huzur içinde yaşama olgusuna zarar verecek, hesapsız ve kitapsız gereksiz talepler eklenmiştir. Kısaca, talep eden vatandaşların yerini talep edilen vatandaşlar almıştır. Bu durum, eğer tersine döndürülemez ise yurt dışındaki milyonlar için geleceklerini olumsuz anlamda etkileyecek büyük bir handikaptır.
Türkiye’de seçime giren tarafların listelerinde yurt dışındaki insanlarımızın layıkı ile temsil edilmemesi yanında seçim programlarında da yeterli yer verilmediği görülmektedir. Yurtdışındaki insanlarımız konusu birkaç beylik cümleyle geçiştirilmiştir. Elle tutulur belirgin hemen hiçbir vaad söz konusu değildir. Millet İttifakı’nın konuyu sadece beylik cümlelerle geçiştirdiğini önceki yazılarımızda dile getirmiştik. Cumhur İttifakı’nın vaat olarak sundukları ise daha ciddiyetsiz, birtakım idari-teknik düzenlemelerden ibarettir. Halbuki yurt dışındaki insanlarımızın eğitim, kültür, aile, siyasi ve sosyal haklar, ekonomi, emeklilik, askerlik, yabancı düşmanlığı, can güvenliği, kazanılmış hakların korunması gibi bir hayli problemi mevcuttur. Ne iktidarın ne muhalefetin bu hususlardaki söylemleri beklentinin çok çok gerisindedir.
Bu sonuçlara bakıp tüm suçun Ankara’da olduğunu söylemek doğru değildir. Ankara’nın 1961 yılından bu yana davranışlarının şekli bilinmektedir ve herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Şu da bilinmektedir ki elde edilen haklar Ankara nezdinde talepkâr olmak, dik durmak, direnmek, ısrar etmek suretiyle alınabilmektedir. Ancak son yıllarda gurbetçilerimiz bu hasletlerini bir yana bırakarak partilerin ve siyasi grupların sadık temsilcileri durumuna gelmişlerdir. Artık bununla hiçbir müspet sonuç alınamayacağını idrak etme vakti gelmiştir.
Yorumlar