banner3

24 Nisan 2024 Çarşamba

Almanya Filistin’e yardımlara tekrar başlıyor

Niye başımız hep dertte?

10 Ekim 2020, 15:02
Niye başımız hep dertte?
Almanya’daki Türk işçileri bu ülkeye bir akşam kafalarının esmesiyle, tahta bavullarını alıp, trene binip gelmediler. Almanya ile Türkiye arasında 1961 yılında yapılan anlaşma ile geldiler. Gelebilmek için bir sürü imtihandan, bir sürü testten geçtiler. Sadece mesleki ve bedeni durumlarına değil, sosyal ve kültürel durumlarına da bakıldı.

Önümüzdeki yıl 60. Yılını anacağımız/kutlayacağımız işçi göçü, sebepleri ve sonuçları kadar, işleyişi ile de çok yönlü ele alınması gerekli bir konudur. Şimdiye kadar bu alanda hem Almanya’da hem Türkiye’de yapılan çalışmaların yeterli olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Bu saha, akademisyenler, medya mensupları ve diğer ilgililer için hala bakir denebilecek bir durumdadır.

Anlaşmalar gereği bir ülkeden bir ülkeye göç edenler, hem milli hem de uluslararası kanun ve prensiplerin garantisi altındadırlar. Günlük eylem ve hadiselerde her türlü uygulamanın normal muhatabı olan bu kimseler, özel durumları sebebiyle birçok yönden değişik bir koruma ve ilgiye muhtaçtırlar. Bu durumda en önemli dayanak merkezi, kişilerin anavatanları, devletleri, idareyi elinde tutan yöneticileridir.

(İşçi göçünün ilk yıllarında, İtalya, Yugoslavya, İspanya, Yunanistan gibi başka ülkelerden bizim gibi ikili anlaşmalarla Almanya’ya gelenlerle birlikte çalışan vatandaşlarımız, çalışma şartları, ekonomik kazanç ve elde edilmiş haklar açısından en avantajlı konumdaki işçilerin Yugoslavya’dan gelenler olduğunu söyler, biraz gıpta ederlerdi. Almanya’nın işgücü anlaşması yaptığı ülkelerle varılan mutabakatların karşılaştırılması, bazı gerçeklerin ortaya çıkmasına vesile olacaktır.)

Altmış yıldır vatandaşlarımızın en büyük şikayeti, unutulmuşluk, ilgisizlik, bir kenara atılmışlık, terkedilmişlik gibi noktalarda yoğunlaşmıştır. Her dönem, her yeni idare, her yeni hükümet hep ümit kaynağı olmuş, ama bir müddet sonra umudun yerini hayal kırıklıkları ve karamsarlık almıştır. Bir çoklarınca ‘saldım çayıra Mevlam kayıra’ deyimiyle tarif edilen durum, sürekli vatandaşlarımız aleyhine alınan kararlar ve hayata geçirilen uygulamalarda kendi devlet kurumlarımızın ilgisizliğini en açık şekilde anlatmaktadır. Eskiden beri yaşanan kur farklarından doğan zararlar, işçi şirketleri, bedelsiz ithalat hakkı, Merkez Bankası skandalları, Türkiye’den emeklilik, holdingler felaketi ve hatta yardım kuruluşlarının dolandırıcılığı gibi milyarlarca zarara hatta can kayıplarına varan sıkıntılara günümüzde bir yenisi eklenmektedir: Uluslararası Bilgi Paylaşımı.

Haberlerden takip ettiğiniz gibi, Almanya’da (ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde) yaşayan ve Türkiye’de banka hesabı bulunan vatandaşlarımıza ait bilgiler şimdiye kadar yüzün üzerinde ülkenin iştirak ettiği bir anlaşma gereği belirli merkezlerde toplanarak muhatap kurumlar arasında paylaşılacak, böylece kişilerin vergi kaçırma, kara para aklama, teröre destek gibi yasadışı faaliyetleriyle mücadelede etkin bir adım atılmış olacaktır. Her devletin ve uluslararası kurumların yasadışı faaliyetlerle ve yasadışı işlere bulaşanlarla mücadele etmek elbette hakkı hatta görevidir. Fakat bunlar yapılırken normal vatandaşın aleyhine sonuçlar doğuracak uygulamalardan kaçınmak gerekmektedir. Muhtemel şüphelileri değil de milyonlarca kişiyi bir kefeye koymak aslında teorik açıdan herkesi şüpheli konuma sokmaktır. Buna bir de muhatap ülkelerin şimdiye kadar gördüğümüz tehdit, şantaj gibi baskı metotlarıyla yaklaşacağını hesaba katarsak önümüzdeki dönemin bayağı bir sıkıntılı geçeceğini tahmin etmek zor olmayacaktır.

Bilgi paylaşımı konusunun gündeme geldiği yıllardan itibaren; yetkili çevrelerce yapılan açıklamalar daha baştan işin hafife alındığını göstermekteydi. Anlaşma imzalanırken ve muhatap ülkelere taahhütlerde bulunurken de aynı aymazlık ve hafife alma devam etti. Adeta imzalanan metnin ne olduğu bilinmiyor veya anlaşılmıyor gibicesine bir tavır takınıldı. Eskiden yaşadıklarımızla benzer şekilde gele gele insanlarımızın ‘yandım Allah’ diyeceği noktaya geldik. Yetkililerce işin barındırdığı tehlikelerin anlaşıldığı noktadan sonra başvurulan oyalama, ipe un serme dönemlerinin de sonuna yaklaştık. Her şeye rağmen devletimizin suçsuz insanların eften püften işlerle şüpheli ve suçlu duruma düşmesini önleyecek bir adım atmasını beklemek hakkımızdır. Konunun gündemde olduğu on yıla yakın bir zamandır yapılamayanlar, umarız önümüzdeki günlerde yapılır. Belki böylece vatandaşlarımızın ‘yine satıldık’ serzenişinin önüne geçeriz.

    Yorumlar

HAVA DURUMU
Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
NAMAZ VAKİTLERİ
Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
EN ÇOK OKUNANLAR
EN ÇOK YORUMLANANLAR
BUGÜN
BU HAFTA
BU AY
SPOR TOTO SÜPER LİG
Tür seçiniz:
E-GAZETE
ARŞİV
banner4