banner3

26 Nisan 2024 Cuma

Almanya Filistin’e yardımlara tekrar başlıyor

Algı ve imaj operasyonlarına dikkat!

02 Nisan 2018, 13:47
Algı ve imaj operasyonlarına dikkat!
Yasin Baş
 

Almanya’da İslam’ın ve Müslümanların imajı batılı ülkelerin genelinde olduğu gibi pek olumlu değil. Yeni yapılan bir kamuoyu araştırması bu gerçeği maalesef bir kez daha gözler önüne sürüyor.

 

Köln Merkezli Katolik Haber Ajansı (KNA) geçtiğimiz günlerde önemli bir kamuoyu araştırmasının sonuçlarını paylaştı. Bu araştırma nedense ne Alman ne de Türk medyasına yeteri derecede yansıdı. “Forsa” kamuoyu araştırma şirketinin Alman NTV ve RTL televizyon kanalları için yaptığı en son “Güven Sıralaması” adlı anketine göre Almanya’da “İslam” ve “Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD)” geçen yıl en fazla imaj kaybedenler arasında yer alıyor. Ocak 2018’de açıklanan ve “Forsa” araştırma şirketince yapılan ankete göre kiliselerdeki tablo biraz daha değişik. Buna birazdan daha detaylı bir şekilde temas edeceğiz.


Müslüman imajına zarar verdiler

 “Forsa” araştırmasında Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) geçen yıla kıyasla yüzde 15 değer kaybederek 26. ve “siyasi olmayan” ancak aynı zamanda “toplumsal önem arz eden kurumlar” arasında 23. sırada yer alıyor. Buna göre artık sadece toplumun yüzde 13’ü ZMD’yi güvenilir olarak değerlendiriyor. “İslam” denildiğinde ise ankete katılan insanların sadece yüzde 9’u onu güvenilir olarak görüyor. Burada geçen yıla kıyasla yüzde 16’lık bir düşüş kaydediliyor. İslam dini listedeki 26. sıranın içinde 24. sırada yer alıyor. İslam’dan daha kötü imaja sahip olan diğer kurumlar ise menajerler (işletme yöneticileri) ve reklam ajansları. “Forsa” Araştırma Şirketi Başkanı Manfred Güllner İslam’ın ve ZMD’nin imajının bu kadar kötü olmasını “İslamcı motifli terör” saldırılarına bağlıyor.


Papa da imaj kaybediyor


Kamuoyu araştırmacıları Papa’da da bir düşüş kaydediyor. Katoliklerin ruhani liderine güvenenlerin oranı yüzde 54. 2016’ya göre bu yüzde 6’lık bir azalma. Papa sıralamada 9. sırada yer alıyor. Yine de Papa temsil ettiği Katolik Kilisesi’nden çift kat fazla oranda güvenilir olarak değerlendiriliyor. Zira Katolik Kilisesi yüzde 27 ile (2016’ya göre +1 puan) 18. sırada yer alıyor. Protestan Kilisesi‘nin ise 2016’ya kıyasla yüzde 2 artış göstererek yüzde 48’lik bir güven oranı bulunduğu görülüyor. Protestan Kilisesi’nin listedeki yeri 13. sıra. Almanya Yahudiler Merkez Konseyi’ne güvenenlerin oranı yüzde 37 (2016’ya göre yüzde 3’lük bir gerileme mevcut).


Medyanın imajında gerileme 


Medya alanında ise doğu Almanlar’ın yüzde 41’i radyoya (Batı Almanlar: yüzde 59), yüzde 27’si yazılı basına (Batı Almanlar: Yüzde 43) ve yüzde 16’sı televizyona (Batı Almanlar: Yüzde 30) güveniyor. Anket sonuçlarını değerlendiren Alman Gazeteciler Konseyi (DJV) Başkanı Frank Überall bunların dramatik sonuçlar olduğunu ve özellikle doğu Almanya’da daha fazla aydınlatıcı ve eğitici çalışma ve kampanyaların gerekliliğine vurgu yapıyor. Bu noktada üzerinde düşünülmesi gereken iki soru var. Birincisi Doğu Almanya ile Batı Almanya arasındaki bu fark Überall’in söylediği gibi gerçekten eğitimsizlik ve gericilik ile mi açıklanabilir? Yoksa ikincisi doğudaki insanlar medyayı daha eleştirel mi değerlendiriyor ve tüketiyor?


Medya olumsuz bir İslam imajı üretiyor

Bu araştırma sonucunun özellikle Müslümanlar için bir anlamı olması gerekir. Müslümanlar bu sonuçlardan hangi dersleri çıkarabilirler ve ne gibi reaksiyonlar göstermeleri gerekir? “Forsa” Araştırma Şirketi Başkanı Manfred Güllner’in İslam’ın bu kadar kötü imajının olmasını ve gün geçtikçe imaj kaybı yaşamasını sözde “İslamcı motifli terör saldırılarına” bağlaması madalyonun sadece bir yüzü. Demokrasilerde yargı, yasama ve yürütmeden sonra dördüncü güç olarak değerlendirilen medyanın ve medyanın oluşturduğu algı yönetiminin, dezenformasyonun, yalan haberlerin, propagandanın – kısacası psikolojik harp yöntemlerinin İslam’ın imajının şekillenmesinde hiç mi payı yok?


Topluma İslam nefreti pompalanıyor

Gün geçmiyor ki, şiddet, terör, savaş, ayaklanma, taciz, kavga, suç vs. içerikli haberler İslam ve Müslümanlar ile aynı anda kullanılmasın. Medya bilimcileri buna “framing” de diyor. Yani İslam ve Müslümanlar belirli bir çerçeveye sıkıştırılarak istenilen imaj oluşturuluyor. Aşırı sağ ve ırkçı oluşumlar sürekli üretilen (endüstriyel üretimi andıran!) olumsuz haberlerden nemalanarak oy oranlarını yükseltiyor, fitne saçıyor, sosyal medyada bu haberleri paylaşarak destekçilerini çoğaltıyor ve saf insanların beyinlerini yıkıyor. Medya toplumsal barış bağlamında kendi sorumluluğunu, daha doğrusu sorumsuzluğunu ne kadar düşünüyor?


Müslümanların iç sorunu mu dış sorunu mu?

11 Eylül 2001 öncesinde olduğu gibi, 11 Eylül 2001’den sonra da daha kapsamlı bir şekilde siyasetin, bilimin, medyanın, edebiyatın, belirli sermaye çevrelerinin, güvenlik mercilerinin İslam’ı ve Müslümanlar’ı şeytanlaştırma imajında (İslamofobya endüstrisinde) hiç mi hissesi bulunmuyor? Terör örgütlerini kuranlar, büyütenler, savaşçı devşirenler, finanse edenler, koruyanlar, onlarla yapmacık mücadele edenler ve onları kendi çıkar ve emelleri için kullananların suçu hiç mi dile gelmeyecek? Sahi El Kaide’yi, Boko Haram’ı, DAEŞ’i kim kurmuştu? ABD Başkanı Trump seçilmeden önce DAEŞ ile ilgili neler söylemişti? Hangi “Müslüman” sürekli cami bombalar? Hangi “Müslüman” diğer kardeşini mezhebinden dolayı öldürür? Bunlara Müslüman denilebilir mi? Şiddet ve terör Müslümanların iç sorunu olduğu kadar dış sorun olarak da görülmelidir ve bununla hem içeride hem dışarıda mücadele etmek elzemdir.


Algı operasyonlarına karşı ne yapılmalı?

Baştan bu yana anket verileri üzerinden anlatmaya çalıştığımız uluslararası medyanın algı operasyonlarına karşı hem içerinde hem dışarında olmak üzere iki yönlü bir mücadele vermek gerekiyor. İçerideki mücadele eğitim ve ilim ile, refah artışı ile, sahih İslam’ı öğrenmek ile, kardeşlik ve farklı inançlara yönelik hoşgörü köprüleri kurmakla inşa edilebilir. İslam’ın ilk emri olan “oku”manın hayatın merkezine alınması ile önemli bir adım atılmış olur. İslam’ın imajını düzeltmeye yönelik dış mücadele ise birçok değişkenin bulunduğundan dolayı daha zordur. Burada ekonomik, finansal, stratejik, jeo-politik ve religio-politik etkenler yer almaktadır. Bunun için özellikle uluslararası medyanın algı operasyonlarını çökertecek alternatif yayınların yapılması için özel imkân araştırılması en etkili çözüm olacaktır. Çünkü yalanların ömrü gerçekler ortaya çıkıncaya kadardır.

 


    Yorumlar

HAVA DURUMU
Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
NAMAZ VAKİTLERİ
Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:
EN ÇOK OKUNANLAR
EN ÇOK YORUMLANANLAR
BUGÜN
BU HAFTA
BU AY
SPOR TOTO SÜPER LİG
Tür seçiniz:
E-GAZETE
ARŞİV
banner4